İBB Lideri Ekrem İmamoğlu, İBB’nin katkılarıyla düzenlenen Yüz Yüze Hukuk Seminerleri programının bugün yapılan sertifika merasimine katıldı. 11 Mart’ta başlayan seminerin oturumları, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapıldı. Tüm hukuk fakültesi öğrencilerine açık olan seminere devam sağlayan öğrenciler, sertifikalarını Ekrem İmamoğlu’nun elinden aldı.
“AYNI KUSURLARLA YOL YÜRÜYEMEYİZ”
Törende konuşan İmamoğlu, şunları söyledi:
Ekonomide ve devletin gelişiminde, memleketin gelişiminde, bütüncül baktığımızda ortaya koyacağımız model; vatandaşımızı, zelzeleden ziyan gören vatandaşlarımızı tekrar üste taşımalı. Tekrar birebir yanlışlarla yüzleşerek, birebir yıkımlarla yüzleşerek, birebir biçimde büyük tahribatlar yaşayarak önümüze bakamayız. Gerçek değil. Buna, evvel bu memleketin çok değerli gençleri hem isyan etmelisiniz hem önlem almalısınız. Hem bu istikamette seyahati tarifleyen hangi akıl var ise onunla iş birliği yapmalı ve süreçte aktif bir güç olmayı gaye olarak önünüze koymalısınız.
“YAŞAMIMLA İLGİLİ ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRDİM O AN”
Yoğun bir iş hayatım vardı. Baba-oğul bir iş ömrümüz vardı. Aslında bu işi, yani zelzeleyle ilgili sürecin odağındaki bir dalla, inşaat dalıyla iş ömrümüz yürüyordu. Bu zelzelenin sabahı itibariyle ben ne yapıyorum? ‘Nasıl bir iş ömrü, nasıl bir hayatım olmalı’ diye ağır bir sorgulamanın içine girdik. Babamla karşılıklı masalarımızda oturup saatlerce konuşmadan vakit geçirdiğimizi hatırlıyorum. Yani aslında ben de süreci sorguladım, babam da sorguladı. Sonra bunu lisana getirmeye başladık. İnanınız, iş ömrüyle ilgili, hayatımla ilgili çok şeyi değiştirdim o an. İnsanlara, insanların problemleriyle daha ağır bir biçimde ilgilenmem de o denli başladı.
” -MIŞ ÜZERE YAPMAYALIM”
Diyorum ki lütfen hayatınızda değişiklikler yapın. Sorumluluğu büyütelim. 86 milyon insanımıza bu sorumluluk çizgisini anlatalım. Ömrün hiçbir anında -mış üzere yapmayalım. Yani bu sokağa çıktığımız andan itibaren belediye başkanlığındaymış üzere yapmayalım. Siyasette -mış üzere yapmayalım, birbirimizi aldatmayalım. Her konuda, eğitimde, sıhhatte, kültürde, sanatta, hele hele adalette asla, hukukta -mış üzere yapmayalım, birbirimizi aldatmayalım, günü kurtarmayalım, geleceği kurtaralım.
“PAT DİYE KARAR ALMAK ÇOK UCUZ HAREKET”
Deprem oldu, çabucak eğitimle ilgili önlem alabiliriz. Eğitim süreciyle ilgili revizyonlar da yapabiliriz. Lakin çabucak eğitimi kapatmak, eğitime bir bloke koymak ya da pat diye ‘Hadi bakalım, yüz yüze eğitime geçin arkadaşlar’ demek, çok ucuz bir hareket. Eğitimi cezalandıramazsınız. Olacak iş değil. İstanbul’daki gençler, muhtemelen artık ortamızda ailesi burada olmayan genç arkadaşlarım vardır, konutunuzu tutmuşsunuzdur, yurdunuzu tutmuşsunuzdur. ‘Evinize gidin, size işte dijital eğitim vereceğiz.’ Ya bu olacak iş değil. Bazen diyorum ki ya sanki akıl mı kayboldu? Yani hükümetimiz, -yani -miz diyorum, benim hükümetim, benim devletim- orada bir ortak akıl masası yok. Kim bu kararı alıyor? Artısı eksisi ne? Kabul edemiyorum. Lakin bu türlü bir şey yaşadınız.
“ÜNİVERSİTELER, TOPLUMLA BULUŞMA ANIDIR”
Yüz yüze eğitim, öğrencilerimizin katiyen hakkıdır. Üniversite, ömrün bir kesimidir. Üniversite, yalnızca bir öğretim alanı değildir, yani bir hayat eğitimidir, hayata atılma eğitimidir. Mesleklerin birbiriyle kaynaşmasıdır. Toplumla buluşma anıdır. Temel eksikliğimiz oradan başlar. Kalkınmanın temel kaynağının da eğitim olduğunu hepimiz bilmeliyiz. Yüzüncü yılını yaşayacağız Cumhuriyet’imizin. Birebir vakitte Cumhuriyet’in başlangıcı, bir eğitim ihtilalidir. Bilhassa Osmanlı İmparatorluğu’muzun son devrinde yaşananlar, o zorluklara karşın oradan bir insan kaynağının çıkışı, bir arayışın çıkışı, savaşlar, bilhassa Kurtuluş Savaşı devri; gün gün, saat tahlil etmeyi çok seviyorum. Kurtuluş Savaşı’nın en buhranda, en buhranlı anda bile Mustafa Kemal Atatürk birinci geldiğinde Maarif Kongresi’nin 1921 yılında toplanıyor olması fevkalade, vizyoner bir bakıştır.
“TARİH YAZACAĞIZ”
Eğitim olmadan şahlanamayacağımızı, büyüyemeyeceğimizi de bilmemiz lazım. Asla rasyonel bir bakış olmaz. Katiyetle -mış yapmanın nirvanası olur. Ya da birbirini aldatmanın ya da günü kurtarmanın, birbirini kandırmanın nirvanası olur. Eğitim, çok değerli bir konu. Katiyen 21. yüzyılın muhtaçlıklarını karşılayacak prensiplerle ve o karakterle olmalı. Çok değerli bir vakit diliminde yaşıyorsunuz. Bazen bunun sizi üzdüğünü, umutsuzlaştırdığını görüyorum. His patlaması diyecek derecede çok genç arkadaşlarımızın, bazen gözyaşıyla yanıma yaklaştığını, çok derin cümleler kurduğunu, yalnızca sizin üzere üniversite öğrencileri değil, 12-13 yaşlarındaki çocukların bile çok derin cümleler kurduğunu yaşıyorum. Şunu söyleyeyim; tarihin muhakkak periyotlarında rol alan insan topluluğuyuz biz. Yani değerli bir devir, ülkemiz ismine. Hem demokrasi, hukuk çabası hem pandemi; yüzyılda bir olan bir pandemiyi bütün dünya olarak yaşadığımız bir devir. Hem siyasal değişimin ve Cumhuriyet’in ikinci yüzüne adım atma devrinde toplumsal yapılanma, ülkemizdeki geçmiş yüzyılda hangi sorun varsa onun tahliline katkı kurma devrindeki fertleriz. Aslında burada argümanlı bir cümle söyleyeceğim. 86 milyon insan olarak, tarih yazan insanlarız. Fakat bu tarihi âlâ mi yazacağız, makûs mü yazacağız? Bizlere ve bu ülkenin genç nüfusuna bağlı. Böylesi bir nüfusun olduğu ülke kesinlikle âlâ bir gelecek tasavvur etmeli, hayal etmeli ve kesinlikle onun gereğini yapmalı.”